1 Şubat 2013 Cuma
Katkısız doğal, ev yapımı tarhana...
Anneanneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken; Siz,
"Aman anneanne be, boş versene" deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya. Anneanne rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini anneannenizden alıp, bir kenara yazmadınız ya!
İşte o nedenle, Siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef...
Ne verirlerse onu yiyeceksiniz.
Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz. Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor.
Bilmeli; ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor!
Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran!
İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkum maalesef. Torunlarınız da!
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için; içinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan!
Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bir börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu.
Tahin-pekmezi "köylü işi" amma ve lakin vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları "modernite" sandığınız için; daha 10 yaşında yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.
Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak?
İstanbul'un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir'de, Antalya'da, Adana'da evde salça yapmak?
Şikayet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye; ister tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak?
Bütün ailen kabız! Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacagına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?
Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun. Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere
ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun.
Ne işe yaradı senin pazara gitmen?
Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi. Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!
Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok; gazetelerin tiraj almak için uydurduğu uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun.
Brüksel lahanası yiyerek mi AB'ye gireceğini sanıyorsun?
Çin'den bal getiriyorlar mesela. Taaa Arjantin'den, Meksika'dan bal getiriyorlar. Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan.
İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin!
Ben iddia ediyorum; kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf karakovan balına
sahip çıksa, Şemdinli'de, Pervari'de terör bile azalır, terör bile.
Uzatmayayım.
Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA'sını değiştirdi!
Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.
Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz.
Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.
Kaynak: bilinmiyor, ama yazanın eline ruhuna sağlık
Etiketler: GDO, Genetiği Değiştirilmiş Organizma, iyi tarım uygulamaları, organik tarım, bitkisel ürünler, şifalı bitkiler, köy yemekleri
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Seçmece Yazılar
Hergün yenisi eklenen yazılarımızı FaceBook sayfanızda görmek istiyorsanız BEĞEN 'e tıklamanız yeterli. Unutmayın, Beğendiyseniz başkaları için Siz de Paylaşın. Teşekkürler....
Powered By EXEIdeas
0 yorum:
Yorum Gönder